Blogumu takip ediyorsanız, komünizmin öncesinde Budapeşte’den ailemin Viyana yerine Prag’a gitmemizi tercih ettiklerini hatırlasınız.
Bu seçimden ben aslında memnunum çünkü Prag’ı komünizmin ışığında görme şansım oldu.
Viyana’yı her zaman sofistike, konserler, saraylar, servet, opera, vals ve karla dolu hayal etmişimdir. Bu yüzden Paris'te öğrenim görürken, öğrenci olmamdan dolayı içinde bulunduğum korkunç mali darlığa rağmen Viyana'ya bir gezi düzenledim.
Kendimi karlı beyaz bir Viyana’da değil, Mart ayında acı keskin bir soğukta bulmuştum. Soğuk New York’ta kemik iliklerinizde hissedebileceğiniz tarzdaki soğuğa çok yakındı.
Binalar hoş, kaleler, saray ve katedralleri pek de Almanya'dakilerden daha iyi değil, insanları kesinlikle Almanlar’dan daha az sevecen ve opera evi tamamen hayal kırıklığı idi.
Belki soğuktan dolayı güzellikleri farkedemedim. Ancak daha önce gördüğüm yerlerden daha çok övgüye değer bir özellik bulamadım Viyana’da.
Viyana'daki en unutulmaz ve eğlenceli keşfim gerçeküstü tarzda tasarlanmış olan ve neredeyse bir Salvador Dali tablosundan fırlamış olan Hundertwasserhouse isimli binaydı. Bu bina canlı renklerin çeşitliliği ve içinde ve dışında hiçbir doğru çizginin bulunmadığı enfes bir yapı.
Buraya ziyaretimiz sırasında Gustav Klimt sergisi vardı. O zamandan beri sanatçının eserlerine hayran olmuşumdur.
İsviçre’ye gelince; gerçekten oraya hiç ilgim olmadı. Fazla hareketi olmayan yerler pek ilgimi çekmiyor. Biraz kaos ve kargaşadan zevk alıyorum ve yeni şeyler öğreniyorum sanırım.
İsviçre’ye ziyaretim Avrupa’yı yeterince görmüş olduğum bir dönemle çakıştı. Bu kıtada birçok farklı ülke ve kültürler bulunsa da, bir süre sonra, hepsi birbiriyle aynı görünüyor. İsviçre de diğerlerinden farklı değil.
Ben İsviçre’ye, özellikle Cenevre’ye iş nedenleriyle gittim. Cenevre’nin Monako’nun daha az kalabalık, daha az gösteriş meraklısı, daha aile dostu ve daha gri versiyonu olduğunu söyleyebilirim. Şehir hafta sonları tamamen ölü durumda. Burada 24 saat gerçekten 48 saat gibi hissediliyor.
Eski Cenevre gerçekten büyüleyici ve tatlı ama en çok bir saat içinde görülebilir.
İsviçre’de ulaşım son derece hızlı, rahat ve kolay olduğu için, Cenevre’den Lozan gibi yerlere gitmek çok basit.
Bir öğrenci kenti olan Lozan hafta sonları Cenevre’den biraz daha canlı.
İsviçre güvenli, çok güzel ve aile yetiştirmek isteyenler için mükemmel bir yer. Ancak, benim için can sıkıntısının tanımı.
All photos, Copyright Travelogueress
No comments:
Post a Comment