İngiltere’nin bahçesi
olarak da anılan Kent yani doğu kıyıları, Londra’ya sadece iki saatlik mesafede
ve şehir hayatından çabuk ve kolay bir kaçış sağlıyor. Charles Dickens’in da
tercih ettiği tatil yöresi, Tudor mimarisi, Ortaçağlardan beri günümüze dayanmış,
yamulmuş çatı, duvar ve pencereleriyle, İngiliz Kilisesi’nin merkezi katedrali
ve özgün, sevimli butik ve kafeleriyle donanmış, taşlı yollardan oluşan
Canterbury ziyaretçileri kolayca 14’uncu yüzyıla taşıyor.
Margate ve Broadstairs
gibi harika sarı kumlardan ve beyaz yamaçlardan oluşan koylar, İngilizler için
deniz havası almak amacıyla şehir hayatından kolay bir kaçış sağlasa da,
Akdeniz iklimine alışmış olanlar için buralar yine de çok soğuk ve rüzgârlı
geliyor.
Fransa’ya yakınlığından dolayı radyoda Fransız istasyonlarına
rastlamak İngiliz istasyonlarını dinlemekten çok daha kolay.
Sandwich kasabası ile adından
dolayı tahmin edilebileceği gibi sandviçin ilk yapıldığı yer ve ülkede
korunmaya alinmiş tarihi binaların en yoğun olarak bulunduğu küçük bir yerleşim.
Londra’dan günübirlik ya
da hafta sonu gezileri için ideal bir bölge olan Kent’te dinozor fosilleri,
tarih öncesi yerliler tarafından yamaçlara kazınmış devasal at figürleri görmek
ya da küçük çocuklarla Turnbridge Wells ’deki Groomsbridge Place’da masalımsı İngiliz
bahçelerinde, çocuk parklarında, nehir üstünde kayak turlarında bir bütün günü geçirmek
kolayca mümkün.
No comments:
Post a Comment