Cuma, 1 Ocak 2010
Bugüne, bu yılı [...] bilincinin kalbime yüklediği ağır acı ile uyanmak zordu. Yeni yıla girmiş olmak bir şey değiştirmiyor. [...]'e kadar [...] yaşamak zorundayım.
Dün akşam otelimize erken döndük. Yeni yıla odamızda girdik. Ama Suriye'nin ve Şam’ın çok güvenli, insanlarının inanılmaz misafirperver ve yardımsever olduğunu söylemeliyim. Asla hırsızlık ya da başka yapıda bir suç yok. İnsanlar hala saf, ruhları temiz ve masum.
Bu sabahtan Ürdün sınırına çok yakın olan eski Bosra kalıntılarına gittik.
Yolda, Şam'a 50 km. uzaklıkta dağların ötesinden İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri'nin yakınında geçtik. İsrail’in Şam'a bu kadar yakın olması Suriye'yi gerçekten çok endişelendiriyor olmalı.
Dönüşte, Suriye'deki gezimizi ayarlayan Syriana isimli tur şirketine uğradık. Şirketin sahibi ve oğluyla tanıştık, 1 saat kadar sohbet ettik. Tam doğu usulü havadan sudan sohbet ettik, kahvelerini içtik, bize anı olarak hediye bile verdiler. Bu tip davranış ve gelenekleri Londra'da yaşaya yaşaya unutmuş, özlemişim.
Şimdi, otelimizde kalan TRT'den bir belgesel ekibiyle tanıştık. 13 gündür Şam'la ilgili tarihi bir belgesel çekmişler. Bugün Emevi Camii'nin minaresine filan çıkmışlar. Bizim maalesef buna fırsatımız olmadı Emevi Camii'ne gidişimizde.
Bugün de hava çok güzel, açık ve güneşliydi Şam'da. Bu hava koşulları içinde şehir tabii ilk geldiğimizdeki sisli halinden çok daha güzel gözüküyor. Tur şirketinin ofisinin bulunduğu yer de Four Seasons Oteli'nin arkasında bulunan mahalle. İstanbul’daki Nişantaşı kadar olmasa da, Şam’ın Nişantaşı’sı denilebilir. Binalar ve sokaklar daha modern, temiz ve tertipli. Daha şık mağazalar ve restoranlar var.
Yarın Şam'da ve Suriye'deki son günümüz. Yarın akşam İstanbul’a, pazar akşamı da Londra'ya geri dönüyoruz. Pazartesi ise normal [...] yaşantımız ve çalışma hayatımıza geri dönüyoruz.
All photos, Copyright Travelogueress
All photos, Copyright Travelogueress
No comments:
Post a Comment