Search Travelogueress

Thursday, 20 January 2011

Kenya Son

Perşembe 25 Aralık 2008


Bugün F.'le Bangladeş’teki düğünümüzün ilk yıldönümü. İlk kutlayan F. oldu, beni yendi :-) [...]

Sabah 7'de yürüyüş safarisine çıktık. 2 saat kadar sürdü. Rehberimiz David'in dışında silahlı bir rehber de bize eşlik etti.
Yürürken gördüğümüz ceylanlar, topeler, buffalolar ve çakallardı. Bir de yüksek bir ağacın dalında sallanarak bırakılmış bir impala iskeleti gördük. Belli ki bir leopar tarafından avlanmış, ta ağacın tepesine çıkarılmış ve leopar tarafından ağaçta yenmiş. Çok ilginç bir görüntüydü.

Bunun dışında David bazı bitkileri ve hayvan dışkılarını anlattı. Mesela meyvesi yılan zehirine karşı kullanılan mor çiçekli kısa bir bitki, böcekleri uzak tutan, kuruyunca yaprakları turuncuya dönen bir ağaç, yabani akasya ve yabani gardenya, Masailer’in dişlerini temizlemek için dallarını kesip kullandığı bir ağaç vs. Masai köylerinde bitki doktorları yani "cadılar" olurmuş tüm bitkilerin şifa ve etkilerini bilen. Hastalar, köylüler bunlara gidermiş.

Fil dışkılarını inceledik. Fillerin sindirim sistemi çok zayıfmış. Bu nedenle dışkılarının tümü sindirilememiş otlardan oluşuyor. Masailer bunu toplar, yakacak olarak kullanır, ayrıca kaynatır 2 yaşındaki bebeklere bağışıklık sistemleri güçlensin diye içirirlermiş. Karın ağrısı olana da içirirlermiş.

Zürafaların dışkıları küçük topçuk, bilyeler gibi. O kadar büyük bir hayvandan küçücük dışkı çıkması çok ilginç. Su bulunan yerlerde su içerken birçok hayvan, aslanlar ve diğer avcı hayvanlar tarafından avlandığı için, bazı hayvanlar, mesela dikdikler yeni metotlar geliştirmişler ve hiç su içerken görülmezlermiş. Su ihtiyaçlarını bitkilerden, onların üzerindeki damlacıkları emerek giderirlermiş.
Dikdik
Bir de bir zürafa kafatası bulduk. Organlar dışında, tüm dişler dahil tamdı. Kafatasını boynuzlarından tuttum, kaldırdım. Bayağı ağırdı. En az 7 kilo civarı. Daha da ağır olabilir. Beyin kısmı oldukça küçük, göz yuvaları ise oldukça genişti.
...

Yine olaylı bir akşamüstü safarisi [...]. Safariye çıktıktan kısa bir zaman sonra kalın gri bulutlar bizi tepelerde takip etti ve kovaladı. Rehberimiz Masai David arabanın üstünü ve sağ tarafını zamanında örttü; nitekim sağanak yağışlı yağmur hemen ardından başladı. Böyle yağmur, bu mevsimde Kenya'da hiç normal değilmiş. Küresel ısınmanın etkilerinden biri herhalde. Yağmurun başlamasıyla tüm hayvanlar bir yerlere kaçıştı. Ceylanların bazıları oldukları yere oturdular. Bunun nedeni yıldırım çarpmasından korunmakmış.

Hayvanları bulmak daha da zorlaştı. Sırtlan göremesek de çalılıkların arasından toprağın içine geniş ve derince kazdıkları yuvalarını gördük. Sonra büyük, koca bir erkek aslan! Shampole'de gördüğümüzden çok daha yaşı vardı, dolayısıyla başı ve yelesi çok daha heybetliydi. Çok asil duruyordu. Gerçekten çok etkileyiciydi. Ancak aslanın etrafında 12 araba toplanmıştı. Masai Mara ne yazık ki çok turistik ve hayvanlar evcilleşmiş neredeyse. Zavallı aslanın yüzüne egzost üfürtüldükçe ve sürekli izlendiği için tabii ki rahatsız oldu, sıkıldı ve çalılıkların arasına iyice saklandı.

Yağmur durmaksızın yağdığı için zaten taş topraktan olan yollar (ya da patika demek daha doğru olur) iyice su topladı ve kayganlaştı. Jeep sürekli bir o yana bir bu yana savruldu, kaydı, sürüklendi. Zaman zaman irkildim. Kampa soğuk ve yağmurdan dolayı erken döndük. Yağmurda safari de hoş bir tecrübeydi elbette. Şimdi bunları yazarken de yağmur dışarıda çadırımızın üstüne hışımla, durmaksızın yağmaya devam ediyor. Aslında çok romantik bir hava oluşturuyor. Sürekli doğa içinde olmak, doğanın seslerini duymak (yağmur dahil) ve bu seslerle uyumak ne kadar dinlendirici ve rahatlatıcıymış bilmezdim. Hiç radyo, TV, suni aletler, elektronik veya plastik madde, tek bir bina, araba sesi olmaması mükemmel. Böylece F.'le daha çok vakit geçirebiliyor ve konuşabiliyoruz.

Bu gece Kenya'daki son gecemiz. Yarın ayrılacağımız için üzülüyorum. Ama bir yandan da bu yağmurun yarın da devam etmesinden korkuyorum. Çünkü bu havada küçük bir uçakla Nairobi'ye uçmak benim ölüm fermanımın yazılmasından hiç farklı değil. Masai Mara'ya gelmek uğruna uçakta yaşadıklarım aklıma geldikçe çok ürperiyorum ve açıkçası mümkün olsa karayoluyla gitmeyi ya da burada kalmayı ve Londra uçağımızı kaçırmayı tercih ederim (Allah korusun tabii). İnşallah yarın hava sakin olur ve uçuşumuz güvenli ve rahat geçer.

...

Kenya'da son gece... Noel günü olduğu için ve Kitcheche Kampı’nın tüm misafirleri tüm öğünleri aynı masada hep bir arada yediği için bu akşam Noel yemeği özel hazırlanmıştı. Asıl yazmak istediğim, Noel'e özel olarak kampın Masai çalışanlarının geleneksel kırmızı kıyafetlerini giymeleri ve ellerine mızrak ve uzun sopalar alarak bize geleneksel bir Masai dans gösterisi sunmaları. Tek sıra haline girip, sekleyerek masalar arasından birkaç kez geçtiler ve bir yandan uğultulu ve derinden sesler çıkararak ve eminim bazı kelimeler sarf ederek şarkılar söylediler.

Bu sesler aslanları korkutmak içinmiş. Sonra bir yarım daire şeklinde dizildiler ve sıra sıra ortaya geçip yüksekçe zıpladılar. Herkes bir diğerinden daha yüksek zıplamaya çalıştı.
Sonra çift halinde aynı anda senkronize bir şekilde zıpladılar. En yüksek zıplayan kızların dikkatini çekermiş. En yüksek zıplayan ayrıca evleneceği kızın ailesine başlık olarak 5 inek vermekten kurtulur, kızı başlık vermeden alma hakkını kazanırmış.

No comments:

Post a Comment